3 Haziran 2016 Cuma

Mübadele-Değişim Denklemi ve Zekat

Zekat ibadeti ile iktisadın önemli teorilerinden olan Mübadele Denklemi (Amerikalı ekonomist Irving Fisher) arasında bir ilişki kurulabilir mi?

Piyasada belirli miktarda para vardır. (M)
Mal ve hizmetlerin bir fiyatı vardır. (P)
Ticaret sonucunda taraflar arasında mal/hizmet ve para akışı olur. (T)
Para belirli bir hızda taraflar arasında el değiştirir. (V)

Paranın dönüş hızı ile kurgulanan bir denklem vardır. Mübadele-Değişim Denklemi (Fisher)
M.V= P.T

Burada; 
M : Dolanımdaki para miktarını,
V : Paranın dolanım hızını, 
P : Fiyatlar genel düzeyini,
T : Ticari İşlem hacmini (üretim tüketim) belirtmektedir. 

Ticaretin doğal bir sonucu olarak para bazı taraflara doğru diğerlerinden daha fazla birikir.
Bu durumda bir kısım taraflar zengin olarak adlandırılacak parasal birikime sahip olurlar.
Paranın bu birikimi yukarıdaki denklemi etkileyecek şu sonucu ortaya çıkarır: "ticari hayattaki paranın el değiştirme hızı yavaşlar."

Ticari hayat için paranın dönüş hızının yavaşlaması diğer koşullar değişmedikçe piyasalar için olumsuzdur.

Para, ticari hayatın doğal bir sonucu olarak bir tarafta toplanabiliyor ve bu durumda V düşüyor.

O zaman, ya (M) (Para arzı) yükselmeli.
Ya (P) (Fiyatlar genel düzeyi) düşmeli
Ya da (T) (Ticari işlem hacmi Üretim-tüketim) düşmeli.

Oysa, bu sorun için yukarıdaki seçeneklerin dışında bir çözüm daha var:

Evet, Para arzını arttırmaya gerek olmadan, Fiyatlar genel düzeyinin düşmesini beklemeye gerek olmadan, üretim-tüketim işlemlerinin azalmasına gerek olmadan bir yol daha var.

Zengin olarak adlandırdığımız paranın biriktiği taraftakilerin, ellerinde biriken paranın bir kısmını, elinde parası az olanlara doğrudan vermeleri. Para, zenginden fakire doğru hareket edecektir.

Zekat vermek suretiyle, Paranın dönüş hızını (V), ticari hayatın dışındaki bir uygulama ile arttırabilmek mümkün.

Bu durumda, zekatın paranın dönüş hızının yavaşlaması karşısında bir emniyet çıkışı görevi gördüğü ortaya çıkıyor.

Zekat müessesesi çalışınca V artacak, hiç olmazsa eski haline geri gelecektir.

Bu hipotezin tutarlılığını ortaya koymak için, oransal analizlere de ihtiyaç olacak. Özellikle, zekatın 1/40 oranının (V) ile ilişkisini ortaya çıkarmak için kardinal analizler yapılması gerekebilir.


1 Haziran 2016 Çarşamba

Fayda Teorisinden Zekat Çıkar mı?


İktisadi literatürde yer alan Fayda Teorilerinden yola çıkarak Zekat İbadetine ulaşabilir miyiz?

Kardinal Fayda Teorisi temel olarak üç varsayım üzerine inşa edilmiştir;
Toplam Fayda: Kişinin bir dönem boyunca bir malın tüketiminden elde ettiği faydaya verilen addır.

Marjinal Fayda: Kişinin her ilave birim mal tüketmesi sonucu toplam faydada meydana gelen değişikliktir. Toplam fayda fonksiyonunun birinci türevi bize marjinal faydayı verir.

İktisadi olarak insan tüketicidir.
Tüketicinin gelirinin tümünü harcayarak faydasının maksimize ettiği duruma tüketici dengesi adı verilir. Tüketici, gelirini harcamak suretiyle mal ve hizmet satınalır ve bunlardan fayda elde eder. 

Marjinal Fayda tanımına göre; 

Tüketicinin belirli bir dönemde kullandığı mal veya hizmet miktarı arttıkça, elde ettiği (her ilave tüketim için) fayda azalır. Marjinal faydanın tüketilen her yeni birim için öncekinden daha az olması durumuna "AZALAN MARJİNAL FAYDA" ilkesi adı verilir. Örnek verecek olursak; tüketicinin ilk yediği dondurmanın faydası ile 1 saat içinde yediği 5. dondurmanın sağladığı fayda aynı değildir. Satınaldığı ilk evin sağladığı fayda ile 5 yıl içinde satınaldığı 5. evin sağladığı fayda aynı değildir. İlk satınaldığı otomobilin faydası ile 5. otomobilin faydası aynı değildir.

Marjinal faydanın artık “sıfır”’a eşit olduğu duruma ise “doyum noktası” adı verilir. Sahip olduğu gelir ile satın alabileceği en iyi mal sepetini satın almayı amaçlayan bir tüketici, bir malı doyum noktasından sonra satın almayacaktır.

Öyleyse;

Yüksek gelire sahip olduğu için, bir maldan fazla fazla almak bir yerden sonra artı bir fayda sağlamıyor. Ama o gelirin bir kısmını ihtiyacı olanlara vermek suretiyle, ihtiyaç sahiplerinin yeni harcamalar yapması, marjinal değeri yüksek faydalar elde etmesi sağlanabilecektir. Harcanan para miktarı değişmeyecek ancak ekonomi için artı fayda üretilmiş olacaktır.

Yüksek gelir sahiplerinin, kullanılmayıp artan ve tasarruf ya da yatırım için tuttuğu gelirlerinin bir kısmını, bu parayı ihtiyaçları doğrultusunda kullanacak tüketicilere vermesi, çok basit bir mekanizma ile "Toplumun Toplam Faydasını" arttırmış oluyor.

Toplumun Toplam Faydası= Zenginin Elde Ettiği Fayda+Fakirin Elde Ettiği Fayda

Hem Tüketici Dengesi için hem de gerçek hayatta amaç Fayda Maksimizasyonu değilmiydi!

Tüketicinin gelirinin tümünü harcayarak faydasını maksimize ettiği duruma tüketici dengesi adı verilir. Bu tanım da şunu ifade ediyor: gelirin tümünü harcamak kişisel fayda maksimizasyonu için gerekli. Hangi maldan ne kadar tüketmesi faydasını maksimize edecek bunu piyasa koşulları ile birlikte belirliyor. Toplum için de aynı şey geçerli. Gelir/para elde tutulmamalı. Kullanılmalı. Sen harcadığında artık bir faydası olmuyorsa, başkasına verip bu gelirin harcanmasını sağlamak "artı" bir fayda oluşturacaktır.

Başkasının elde ettiği faydanın zekat verene faydası nedir?

Manevi tarafı ayrı bir konu...